Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Olan Ergenlerde Sosyal Medya Bağımlılığı
Sosyal medya bağımlılığı sadece DEHB'li ergenler açısından değil tüm ergenler açısından ele alınması gereken ciddi bir konudur çünkü ergenler günlerinin neredeyse büyük bir bölümünü sosyal medyada geçirmekte bunun sonucunda sorumluluklarını göz ardı etmekte ve bununla da kalmayarak tüm benlik algılarını daha da sarsmaktadırlar. DEHB'li ergen özellikle dışlandıkça, anlaşılmadığını hissettikçe bir kaçış yolu aramaya başlayacak, zihnindeki düşünceleri dağıtacak bir şeylere ihtiyaç duyacaktır bu noktada ise ergenin sosyal medya bağımlılığının oluşma ihtimali bir hayli yüksektir. Gerçek hayatta yakalayamadığı mutluluğu, huzuru sanal alemde yaratmaya çalışacaktır. Çevresindeki insanlardan dolayı maruz kaldığı olumsuz davranış ve tutumların, onun benlik algısını tamamen sarsması nedeniyle ergen benlik algısını sanal alemde onarmaya çalışacaktır.
Sosyal medya kullanımında genellikle rastlanılan en büyük problem; insanların kendilerini, oldukları gibi değil de olmak istedikleri gibi yansıtmalarıdır. Bu durum başlangıçta her ne kadar bireylere iyi hissettirse de daha sonrasında onların tüm benlik algılarını daha derin ve tamir edilmesi daha zor bir şekilde sarsacaktır çünkü oldukları kişiyle, yansıttıkları kişi arasındaki farkları görmek onların büyük bir yıkıma uğramalarına neden olacaktır. Kişilerin kendilerini, olmadıkları biri gibi yansıtmalarının altında yatan en temel sebep ise; sevilme ve onaylanma ihtiyaçlarıdır. Kendisini geliştirmiş, kendisine olan güveni ve inancı tam olan bir birey; onaylanmaya ve sevilmeye karşı böylesine derin bir ihtiyaç duymamaktadır çünkü o zaten kendisini sevmekte ve kendisini onaylamaktadır.
Ancak çocukluğundan itibaren yanlış ve kişilik gelişimi açısından elverişsiz bir ortamda yetişen birinin; sevilme ve onaylanma ihtiyacı çok derindir, ergenin kendisini sürekli boşlukta hissetmesinin nedeni de tam olarak budur çünkü içinde beslenmemiş, doyurulmamış ihtiyaçlar vardır. DEHB'li ergen için ise bu süreç daha yoğun ve acı vericidir; o hem ailesi hem de öğretmenleri ve akran grubu tarafından dışlanmanın verdiği acıyla kendisini büyük bir boşlukta hissetmektedir. Sosyal medyaya sığındığında ise bir süreliğine rahatlayıp, kendisini iyi hissetse de aslında tam bu noktada daha büyük sorunlara yol açmaktadır çünkü sosyal medyadan uzak durduğu kısacık bir anda bile hissettiği boşluk; canını daha çok yakmakta, sürekli olumsuz düşüncelerle boğuşmasına sebebiyet vermektedir.
Sosyal medyada yansıttığı karakterle sevilen ve onaylanma / sevilme ihtiyacını karşıladığını sanan DEHB'li ergen maalesef ki problemlerinin arasına yeni problemler eklemektedir; kaygı ve korku. Bu kaygı ve korku ise; Ergenin "Gerçek karakterimi, gerçek benliğimi gördükleri anda beni sevmeyecekler, onlar da tıpkı diğerleri gibi beni dışlayacaklar." düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Bilindiği üzere kaygı ve korku, kişinin tüm işlevselliğini bozabilecek ve onun tüm verimini gün geçtikçe düşürebilecek güce sahiptir.
Sosyal medya bağımlılığının gelişmesindeki bir diğer önemli etken ise; bireylerin, kişiler arası iletişimlerinde, yüz yüze konuşmalarında başarısız olmalarında ya da başarısız olmaktan korkmalarından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden sanal alem üzerinden daha kolay iletişim kurabilmektedirler. Tahmin edileceği üzere bir insanın en temel ihtiyaçlarından birisi de iletişimdir ve birey bu ihtiyacını sosyal medya üzerinden daha rahat ve daha kolay bir şekilde karşılayabildiğini gördükçe sosyal medya bağımlılığı buna paralel olarak daha da artacaktır ancak bu durum bireye yine eksileriyle birlikte geri dönecektir.
Birey, kişiler arası iletişimini mesaj yoluyla gerçekleştirdikçe; yüz yüze iletişim kurma becerisini geliştirme fırsatı olmayacaktır bunun sonucunda ise insanların yüz ifadesi ve mimiklerinden duygularını anlaması da daha çok zorlaşacaktır. Bireyleri, bu bağımlılıktan kurtarmak için öncelikli olarak onları yargılamadan, sorgulamadan tamamen oldukları gibi kabul etmek gerektiği akıllardan çıkarılmamalıdır. Böylelikle ergen, kabul edildiğini gördükçe kendisini başka birisi gibi tanıtma ve yansıtma ihtiyacı duymayacaktır. Aksine insanlar tarafından tamamen olduğu gibi kabul edilmenin verdiği huzur ve özgüvenle kendisini tanıma ve keşfetme fırsatı artacak ve kendisini daha da geliştirmeye yönelik davranış ve tutumlar benimseyecektir. Aynı zamanda artık bu konuyla ilgili kaygı ve korku duygusu da yaşamayacaktır çünkü çevresindeki insanların onu yargılamadan kabul ettiğini bilecek ve onları kaybetme korkusu yaşamayacak ve bu tür düşüncelerle boğuşmak zorunda kalmayacaktır.
Ergen, kabul edildiği ortamda yüz yüze iletişime de daha kolay geçebilecektir, yargılanma korkusu olmadığı için kendisini, duygu ve düşüncelerini anlatmaktan çekinmeyecektir. Kendisini anlattıkça ise benlik algısı daha da gelişecektir. Hassas ve insanlardan kaçmaya daha yakın olan bu ergenlere sabırlı, hassas ve özenli bir şekilde yaklaşılmalıdır. Birey, zaten yüz yüze iletişimin verdiği hazzı tattıkça, sosyal medya bağımlılığından zamanla kendi kendine kopacaktır çünkü gerçek hayatında sahte olan ve korkmasına ya da kaygı dolmasına neden olabilecek hiçbir faktör olmadığının farkına varmış olacaktır. Gerçekler ona daha çok keyif verecek, özgüveni ve öz saygısı artacak böylelikle benlik algısı iyileşecek ve daha sonrasında ise zarar görme ihtimali ortadan kalkacaktır.