Girişimciliğe Karşı Suçluluk
Girişimciliğe Karşı Suçluluk Döneminde Sergilenen Ebeveyn Davranış ve Tutumları Faktörünün Çocuğun Karakter Gelişimi Üzerindeki Etkilerinin İncelenmesi
Çocukların özgürce dolaşabildiği, amaçlarının fazlalaştığı ve çeşitlendiği, hayal dünyasının geliştiği ve aynı zamanda dil becerisi de geliştiği için daha fazla konuştuğu ve sorular sormaya başladığı dönemdir. Bilindiği üzere çocuklar, meraklı varlıklardır. Kendilerini keşfedebilmelerinin ve anlamalarının ilk adımı ise dünyayı keşfetmeleri ve anlamalarıdır. Bu sebeple sık sık ebeveynlerine sorular sormakta ve cevaplara ihtiyaç duymaktadırlar. Sordukları soruların çoğunlukla bir sınırı olmamaktadır ve bu gayet normal karşılanması gereken bir durumdur çünkü çocuklar kendilerini bir yabancı gibi hissettikleri dünyayı tanımaya ve bu dünyanın tam olarak neresinde ve niçin bulunduklarını anlamaya çalışmaktadırlar.
Çocuğun özellikle davranışları, atılımları, cinsellikle ilgili soruları ya da ilgileri ebeveynleri tarafından kısıtlandıkça; çocuklar bu konuda korkutuldukça ya da cezalandırıldıkça yoğun bir suçluluk duygusu hissetmeye başlayacaktır. Bu suçluluk duygusu ise çocuğun öncelikli olarak merakını engelleyecek, çocuğun dünyayı ve kendisini keşfetmesine izin vermeyecek daha sonra ise çocuğun ruh ve beden sağlığı açısından bir hayli tehlikeli olabilecek olan bir üst benlik geliştirilmesine neden olacaktır. Bu üs benlik ise fazlasıyla acımasız ve katı olacaktır. Çocuğun sadece o anına değil, tüm hayatına hükmetmeye başlayacaktır. Bu üst benliği, çocuğun zihninin içerisinde bulunan yargılayıcı, suçlayıcı, cezalandırıcı ve hiçbir şeyden memnun olmayan katı / otoriter bir ebeveyn olarak düşünebiliriz. Bu üst benlik; çocuğun girişimci olmasını engelleyecektir bunun sonucuda ise çocuk aşırı ürkek ve fazlasıyla utangaç bir birey haline gelecektir.
Yetişkin bir birey olduğunda ise merakları, hedefleri, ilgi duyduğu şeylerle ilgili herhangi bir davranışı yapmaktan korkacak ve kaçacaktır. Özellikle bu dönemde cinsellikle ilgili sorularına ebeveynleri tarafından herhangi bir suçlayıcı tepki gören (Bu noktada sadece sert sözler değil, ebeveynlerin kınayıcı bakışları bile fazlasıyla etkili olmaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzere çocukların çok iyi bir gözlemci oldukları akıllardan çıkarılmaması gereken bir konudur ve ebeveynler çocuklarına karşı olan davranışlarını özenle seçmelidirler.), cezalandırılmalara maruz kalan çocuk yetişkin bir birey olduğunda cinsellikten korkacak, kaçacak ve bu gibi durumları kötü olarak algılayacaktır.
Kaçma davranışını sergilemeyip bunları yaşasa bile bunun sonucunda kendisini cezalandırma davranışını benimseyecektir ve bu cezalandırmalar bedensel olan (Bedensel ihtiyaçlarını aksatmak, yemek yememek, temizlenmemek ya da bir üst seviye olan kollarına jiletle kesikler atmak, kollarına / bacaklarına sigara basmak gibi) ya da okul / iş / sosyal hayatını olumsuz etkileyebilecek olan (Önemli bir iş toplantısına katılmamak, önemli bir ödevini yapmamak / sınava girmemek, arkadaşlarıyla / ailesiyle buluşmamak veya konuşmamak gibi) cezalandırmalar olacaktır. Bu cezalandırmalar sonucunda ise kişinin ruhsal olarak zarar görmesi kaçınılmaz olacaktır.
Bu cezalandırmaların sebebi ise; kişinin zihninin içerisinde ona tüm bunların "Yanlış ve cezalandırılması gereken davranışlar" olduğunu söyleyip duran bir üst benliğin bulunmasıdır. Birey tamamen çocukluk döneminde ebeveynleri tarafından maruz kaldığı yanlış ve sağlıksız davranış ve tutumlar doğrultusunda hareket etmekte çünkü böylesinin doğru ve normal olduğunu düşünmektedir. Bunun sebebi ise tahmin edileceği üzere küçük bir çocuğun doğru ve yanlış ayrımı yapabilme becerisinin gelişmediği ve gelişebileceği elverişli bir aile ortamının bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Bu durumda ebeveynlerinin her davranış ve tutumu çocuk tarafından normal ve doğru olarak algılanmakta ve çocuğun bilinçaltına aynı maruz kaldığı şekilde kodlanmakta ve yetişkin bir birey olduğunda da maalesef ki zihninin içi maruz kaldığı bu hatalı davranış ve tutumlarla dolu olmaktadır.
Oysa ebeveynler; çocuklarının meraklarını hoşgörüyle karşılayıp bu merakları giderse, onları suçlamaktan kaçınsa, utandırmasa, girişimlerini engellemese, cinsellikle ilgili sorularından ya da bu konudaki ilgilerinden dolayı onları cezalandırmaktan özellikle kaçınıp karşılarında bir çocuk değil de yetişkin bir birey varmış gibi her sorusuna tek tek, kısa ve öz, kafa karıştırıcı olmayan bir şekilde açıklamalarla cevaplar verse sonuç tamamen farklı olacaktır. Çocuk; merakı giderildikçe, onun için çok önemli olan sorularının cevaplarına ulaştıkça huzur dolacak ve dünyayı keşfedip tanıdıkça ise kendi iç dünyasına olan keşfi başlayacaktır. Unutulmaması gerekiyor ki kendisini anlayabilen biri, herkesi anlayabilir.
Çocuk; kendi ilgilerini, kendi becerilerini keşfettikçe onlar konusunda atılımlar yapacak, girişimlerde bulunacaktır yine bu noktada ebeveynleri tarafından desteklendiğinde cesareti artacak, risklerden ve yenilgilerden korkmayacak, hedeflerine doğru emin adımlarla, zorluklar ya da kısıtlamalar karşısında yılmadan ilerlemeyi seçecektir. Bunlar sonucunda da özgürce düşünebilen, özgürce karar verebilen ve hareket edebilen, cesaretli, kolayca atılımda bulunabilen, kendisine güvenen, kendisiyle barışık, insanları seven ve insanları yargılamayan aksine onları cesaretlendiren bunun sonucunda ise kişiler arası ilişkileri çok iyi olan bir birey olabilecektir.