Karakter Gelişiminde Aile Faktörü
Çocukların Karakter Gelişimi Sürecinde, Olumsuz Ebeveyn Davranışları ve Tutumları Faktörünün İncelenmesi
Maalesef ki çoğu ebeveyn, çocuğunu daha uysal daha söz dinleyen biri yapma amacıyla yanlış / tehlikeli davranış ve tutumları benimsemektedir. Örneğin; çocuğa sarf edilen hakaretler, çocuğun ilk önce ebeveynlerinden daha sonrasında ise ne yazık ki kendisinden de nefret etmesine yol açmaktadır. Çocuk, ailesinden uzaklaşmakta "Madem beni, bana hakaret edecek kadar sevmiyorsunuz o zaman beni neden dünyaya getirdiniz?" düşünceleriyle boğuşmakta hatta bazen bunları dile getirebilmekte, kendisine yöneltilen hakaretler çoğaldıkça bu sefer o hakaretlerde doğruluk payı aramakta ve içten içe kendisine karşı yoğun bir nefret beslemektedir. Tüm bunlar gelişim sürecinde olan bir çocuk için fazlasıyla yorucu ve yıkıcıdır.
Çocuğun sevgi ve şefkat ihtiyacını karşılaması gereken en temel kişiler ebeveynleriyken, onların tamamen hakaretlerle çocuğa saldırması çocuğun iç dünyasını büyük bir yıkıma uğratacaktır. Çocuk, bu davranışa her ne kadar öfkelense de nihayetinde bu davranışı benimseyecektir; en ufak bir hatasında kendisine öfkelenecek ve "Aptal, sen zaten hiçbir işi doğru düzgün yapamazsın." gibi söylemlerde bulunacaktır. (Cezalandırıcı Ebeveyn Modu; Bir zamanlar ebeveynlerinin yaptığını kişi artık kendi kendisine yapmaya başlamaktadır. Kendisine hakaret etmekte, kendisini aşağılamakta, suçlamakta ve cezalandırmaktadır.)
Her insanın hatalar yapabileceği göz önünde bulundurulduğunda tüm bu kendine yönelik hakaretlerin ne kadar çoğalabileceği ve gün geçtikçe ne kadar ağır olabileceği az çok öngörülebilmektedir. Bu hakaretler kişinin benlik algısını tamamen olumsuz yönde etkileyecek, onu yoracak, kendisine olan inancını yitirmesine neden olacak ve en ufak bir zorlukta bile pes etmesine sebebiyet verecektir. Bu ağır hakaretlerin artması kişiyi maalesef ki intihara bile sürükleyebilecek kadar ciddi ve tehlikeli bir konudur bu sebeple üzerinde durulması ve çalışılması gerekmektedir.
Suçlamalarda bulunmak ise çocuğun içine kapanmasına neden olacaktır, bu suçlamaklar arttıkça ve çocuğun hiçbir şekilde savunma yapmasına izin verilmedikçe ya da savunmaları göz ardı edildikçe çocuk haksızlıklara karşı susmayı öğrenecektir. Çocukta "Ailem bile bana inanmazken, kim bana inanır ki? Hiçbir zaman bana güvenmeyecekler, kendimi savunmak hiçbir işe yaramıyor. Sanırım artık bunu yapmamalıyım." düşüncesi oluşacak ve çocuk bir köşeye çekilecektir. Çocuk suçlandıkça ilk önce kendisine daha sonrasında ise diğer insanlara güvenmeyi bırakacaktır.
Bu güvensizlik ve sürekli kaygı dolu olmasına neden olan "Acaba suçlanır mıyım?" düşüncesi, onun tüm işlevselliğini kaybetmesine neden olacaktır. Güvensizlik, şüphecilik, gün geçtikçe artan kaygılar, işlevsellik kaybı sonucu gelen başarısızlık / verimsizlik bireyin tüm hayatını, ruhsal ve bedensel sağlığını olumsuz yönde etkileyecektir. Çocuğa verilen emirler ise iki farklı sonuca yol açmaktadır: çocuk ya çok asi olmakta ya da çok uysal. Çok asi olan çocuk; sürekli öfke hali içerisindedir, yönetilme / baskılanma davranışlarına karşı büyük bir nefret beslemekte ve meydan okuma davranışları göstermektedir.
Bu noktada çocuk öfkelenmekte haklı sayılmaktadır çünkü yönetilmeye / baskılanmaya maruz kalmak çoğu insanda özellikle bir birey olduğunun bilincinde olan kişilerde öfke duygusu uyandıracak tutumlardır fakat buradaki püf nokta çocuğun öfkesini nasıl sağlıklı bir şekilde yansıtacağını ve nasıl kontrol edebileceğini bilmemesidir. Bu da hem çocuk hem de çevresi için olumsuz sonuçlar doğurabilecek bir durumdur. Çocuk; tahammülsüz bir hale gelmekte, en ufak bir cümleyi bile duymak istememekte, sabırsız biri olmakta, meydan okuyan davranış ve tutumları ise aşırı ve tehlikeli boyutlara çıkabilmektedir.
Çok uysal olan çocuk ise; tamamen kendisini savunamaz durumdadır, ebeveynlerinin emirlerini her halükarda yerine getirmekte, kendi isteklerini göz ardı etmekte, kendisini tanıyamamakta, gelişimini tamamlayamamakta, sürekli başkalarını memnun etmeye çalışırken kendi mutluluğunu unutmakta hatta mutluluğun tadını bile bilmemektedir. Yetişkin bir birey olduğunda; sömürülen, kendisini savunamayan, başkalarının isteklerine göre yaşayan, kendi mutluluğu ve kendi arzuları için hiçbir adım atamayan tüm bunların sonucunda ise içten içe derin acılar yaşayan biri olacaktır.
Bu birey ne kadar uysal ya da ne kadar sessiz olursa olsun içten içe bastırdığı tüm duygu ve düşünceleri bir gün daha büyük ve daha sarsıcı bir şekilde ortaya çıkacaktır. Geçirilen çoğu cinnet ya da intihar aslında kişi içindeki acıyla artık baş edemediği ve onu yok sayamadığı, susturamadığı ve bastıramadığı zaman gerçekleşmektedir. Unutulmaması gerekiyor ki eğer bir şey varsa onu yok saymak tamamen hata olacaktır çünkü bu onun yok olmasına değil aksine büyüyüp yayılmasına yol açacaktır.
Bu yüzden ebeveynler; çocuklarına karşı her zaman anlayışla yaklaşmalı, onları sabırla dinlemeli, onların isteklerini, en derin arzularını öğrenmeli ve bu doğrultuda hareket ederek çocuklarına doğruyu yanlışı göstermeli ve bu konudaki seçimi çocuğuna bırakmalıdır böylece çocuk hatalarından da ders çıkarmayı öğrenecektir.