Özerklik Döneminin Çocuğun Karakter Gelişimine Etkisi
Tuvaletini tutma ya da bırakmanın, çocuğun isteğine bağlı olduğu bu dönem; çocuğun "tamamen kendi kontrolünde olan" bir durumu ilk kez tattığı dönemdir. Bu dönemde karar verme gücü söz konusudur ve bu durum zaman geçtikçe çocuk tarafından genelleşmeye başlamakta, çocuk verdiği karar sonucunda diğer tüm kararlarında da bu doğrultuda hareket etmeye başlamaktadır.
Tuvaletini tutma davranışına daha sık başvuran bir çocuk; kişilere, eşyalara, paraya, duygu ve düşüncelere daha sıkı tutunmakta ve tüm bunların sonucunda inatçı bir kişilik geliştirebilmektedir. Bu esnada çocuğun inadını olumlu yönde yönetebilmek açısından ebeveynlerin; çocuğun ilgisini farklı yöne çekmesi, çocuğun inatlaştığı konuda öncelikli olarak çocuğu sakinleştirmesi ve sonrasında kısa ve öz açıklamalarla durumu çocuğa ifade etmesi ve baskıcı bir tutum sergilememesi sürece fazlasıyla yardımcı olmaktadır. Örneğin; Çocuk, her yemekten sonra dondurma yemek istiyorsa çocuğa bu konuda farklı alternatifler olduğu da gösterilmeli ve çocuğun zevkine yönelik olarak çocuğa farklı seçenekler sunulmalıdır buradaki amaç alternatiflerin olduğunu çocuğa göstermek ve çocuğun bir şeyde takılı kalmasını önlemektir.
Tuvaletini uygun olmayan bir şekilde ya da uygun olmayan bir ortamda bırakma davranışına daha sık başvuran bir çocuk ise; Kişileri, eşyaları, parayı, duygu ve düşünceleri daha kolay bırakabilmekte, yıkıcı olabilmekte, tehlikeli sonuçlar doğurabilecek eğilimlerini daha kolay bir şekilde ve olası sonuçları düşünmeden ortaya serebilmektedir. Baskılanmaya çalıştığında öfke patlamaları ve ağlama krizleri yaşayabilmektedir. Bu tür çocukların ebeveynleri çoğunlukla tuvalet eğitimi konusunda çocuğa fazlasıyla baskı uygulayan ve hatta cezalandırmalara başvuran ebeveynler olmaktadır.
Çocuklar ise bu noktada tüm bu baskı ve cezalandırmalara başkaldırı göstermekte ve tuvaletini tutmayarak, tuvalet eğitimini öğrenmeyerek hatta aksine bu eğitim sürecinde gerileme sergileyerek ailesine olan öfkesini bu yolla göstermektedir. Bu durumda çocuk öncelikli olarak rahatlatılmalı ve seçimin tamamen kendisinde olduğu çocuğa gösterilmelidir. Çocuk, seçimin kendisinde olduğunu anladığı anda olumlu ve olumsuz her sonucun kendisine ait olduğunu da anlayacak ve böylelikle bu sorumluluğu üstlendiği takdirde tuvalet eğitimini öğrenmesi de hızlanacaktır.
Bu noktada ebeveyn davranış ve tutumları oldukça önemlidir; çocuk, bu konuda bir denge olduğunu anlamalıdır. Ebeveynler, eğitim sürecinde sabırlı olmalı, çocuğu utandırmamalı, zorlamamalı ancak doğrunun ne olduğu çocuğun özerkliğine hiçbir şekilde zarar verilmeden de gösterilmelidir. Bazı ebeveynler, eğitim sürecini hızlandıracağı konusunda yanlış bir düşünceye inandıkları için çocuklarını özellikle ve bilinçli olarak fazlasıyla utandırmaktadır ancak bu çocuğun tüm benlik algısını yıkıma uğratabilecek bir davranıştır, çocuk bu duyguyla baş edemez bir hale gelmekte, buna katlanamamakta ve en sonunda en ufak bir bakış bile onu fazlasıyla rahatsız etmeye başlamaktadır çünkü kendisine yöneltilen bakışların bile "yargılama, alay etme" içerdiğine dair yanlış bir düşünceye sahip olmaktadır.
Bunun sonucunda tahmin edileceği üzere bu çocuğun hayatının ileriki dönemlerinde insanların bakışlarına maruz kalacağı sosyal ortamlardan kaçınma davranışını gösterme ihtimali fazlasıyla artmaktadır. Kendisine olan güveni fazlasıyla yok olmakta hatta hiçbir şekilde gelişim gösterememektedir. Yine bu dönemde çocuğun ebeveynleri tarafından her ortamda, aniden ve sürekli arkasının denetlenmesi, gece tuvalet sebebiyle bir anda uykusundan uyandırılması, çocuğun kuşkucu olmasına neden olmakta ve bu durum ileriki yaşlarda da çocuğun paranoid korkulara kapılmasına sebebiyet vermektedir.
Çocuğun bu dönemi olumlu bir şekilde aşması isteniyorsa; çocuğun kendi kendini denetleyebilmesine fırsat verilmelidir, bu durum çocukta bir birey olduğu düşüncesini pekiştirecek, ailesinin ona güvenmesi onda bir rahatlık hissi sağlayacak ve aynı zamanda kendisine olan güveni de gelişecek ve artacaktır.